Innocent children are dying every day in the world, for what? Dünya da her gün masum çocuklar ölüyor,ne için?

17 Eyl 2011

Libya neden bombalanıyor?.





Nükleer ve Kaddafi

Ezilen halk'a özgürlük için tüm Avrupa boşuna seferber olmamış !!!..
Her eylemin altında gizli emeller her zaman saklıdır, mühim olan bunları sezip görebilmektir, halk olmanın gereği de budur,yoksa kendi ülkenizi kendi ellerinizle yakar yıkar ve bataklığa gömersiniz.

Barış ve demokrasi adına hareket ettiklerini söyleyen emperyalist vampirler son olarak ellerini libyanın kanıyla yıkıyorlar,bugün zafer çığlıkları atanlar yarın başlarına geleceklerden haberdar mı acaba?..

Almanya en geç  2022'de nükleer enerjiden vazgeçeceğini ve tüm nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı, ertesi gün de NATO, Libya operasyonunu 90 gün uzatmaya karar verdi.
Yani, Kaddafi rejimi devrilinceye kadar bombardımana devam, peki  Almanya'nın nükleer enerjiden vazgeçmesiyle Kaddafi'nin başına bomba yağdırılması arasında bir ilişki olabilir mi?

Arayalım bakalım...
            
Almanya 17 nükleer santrale sahip,bu santraller Almanya'nın toplam elektrik üretiminin yüzde 22'sini sağlıyor,diğer kaynakların payları şöyle: Kömür yüzde 43, yenilenebilir yüzde 18, gaz yüzde 14, diğerleri yüzde 3.
Söz konusu 17 nükleer santralden 8'ine Japonya'da 11 Mart'ta meydana gelen Fukuşima felaketinin hemen ardından kilit vuruldu, geriye 9 nükleer santral kaldı, Merkel Hükümeti'nin belirlediği takvime göre, bu 9 santralden 6'sı 2021'de, 3'ü de 2022'de faaliyetlerini durduracak.
             
İyi hoş da, nükleer santrallerin devre dışı kalmasından sonra  elektrik üretimindeki açık nasıl ve nereden kapatılacak?
Alman yetkililer "Öncelikle yeni kuşak elektrikli aletler sayesinde enerji tasarrufu sağlanacak" diyorlar.
Yetmez. Doğal gaza başvursa hem dışa bağımlılık artacak, hem de atmosfere karbondioksit salımı artacak. Petrol, kömür, bitümlü kayalar gibi diğer fosil kaynaklar da hava kirliliğini, dolayısıyla küresel ısınmayı kamçılayacak.
Hidroelektrik santralleri deseniz, Almanya su zengini değil.
Geriye ne kaldı?

"Yenilenebilir enerji kaynakları".

Yani, rüzgâr, dalga gibi, ki zaten bugün bile toplam elektrik üretiminde yüzde 18 gibi önemli bir paya sahipler.
Ama hem yenilenebilir, hem de sınırsız bir kaynak daha var, onu da "Süddeutsche Zeitung"dan aktaralım:
"Nükleer enerjiden çıkmakla güneş enerjisi çağının kapıları ardına kadar açılmış oluyor."
Ama Almanya'da yılın kaç günü güneşli ki? 365 gün güneş başka diyarlarda, başka kıtalarda...

Nerede?
         
Afrika'da.
Bir dosyanın kapağını açalım, ilk sayfasında tek sözcük yazılı:
             
"DESRTEC"

Hiç duydunuz mu?
Bir projenin adı bu, Kuzey Afrika'nın ve Ortadoğu'nun çöllerine kurulacak santrallerle güneş enerjisini elektriğe dönüştürmeyi ve o elektriği Avrupa'ya taşımayı amaçlıyor.
En az 400 milyar euro'luk bir proje.              
Dosyanın bir sayfasını daha çevirelim, karşınıza bir harita çıkıyor, Haritadaki işaretleri sayalım,Afrika ve Ortadoğu'ya kurulması öngörülen toplam 21 güneş enerjisi sitesinden 12'si Libya topraklarında yer alıyor.

Ama sorun şu:
             
Libya lideri Kaddafi, "Emperyalistlerin yeni sömürü planı" diyerek "Desertec" projesine karşı çıkıyor. Hem de şiddetle.              
Oysa daha iki gün önce "Deutsche Welle", Sahra çölüne kurulacak güneş enerjisi santrallerinin başta Almanya, İtalya ve Fransa olmak üzere Avrupa'nın enerji oburlarının ihtiyacının yarısını karşılayabileceğini duyuran bir haber yayımladı.
Ne zaman karşılayacak ihtiyacın yarısını?
20 yıl sonra.              
Yani, Almanya'nın nükleer santrallerine kilit vuracağı yıllarda.
O tarihte o hedefe ulaşabilmek için şimdiden Afrika  çöllerinde altyapıyı hazırlamaya başlamak gerek. Ne var ki, Kaddafi engeli duruyor.
O zaman ne yapılacak? Engel ortadan kaldırılacak, devrilinceye kadar bombardımana Devam!
Devam!              
Devam!

NATO'nun Libya operasyonunu neden sadece Avrupalılar'ın yürüttüğünü anladınız mı?

Ne yazmış Necati doğru bir bakalım.

Mustafa Abdülcelil, uzun yıllar Kaddafi’nin hayranıydı, onun adıyla nefes alıyor, varlık buluyordu. Kaddafi’nin “tek güçlü diktatör adam” olduğu dönemde (çok değil 1 yıl önce) Mustafa Abdülcelil de Libya’nın 4 yıldan beri adalet bakanıydı,ne zaman ki düğmeye basıldı,eski Libya’nın üstü çizildi,yeni Libya ufukta göründü.

“Böl ve Yönet”çiler (ABD-İngiltere-Fransa-NATO) Kaddafi’nin Eski Libya’sını, Batı’nın Yeni Libya’sına geçirecek Ulusal Geçiş Konseyi’ni kurdular, Kaddafi’nin Adalet Bakanı Mustafa Abdülcelil’i de başkan yaptılar,Abdülcelil’e destek gerekli.
Silahı, NATO veriyordu.
Aklı, ABD sunuyordu.
Stratejiyi, İngiltere çiziyordu.
Goygoyu, Fransa sağlıyordu.
Parayı da Türkiye akıtıyordu.
Parayı verenin düdüğü çalması gerekir,nitekim Kaddafi’nin sarayının dibine önceden kazılmış dehlizlerden tüyüp kaçtığı saatlerde Yeni Libya’nın Geçiş Konseyi Başkanı Abdülcelil ile ilk buluşan yabancı devlet adamı Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu oldu.

Basın toplantısı yapıldı, Abdülcelil de Yeni Libya’nın kurulması için Türkiye’den paranın  ulaştırıldığını açıkladı...

Evet,gelelim sadede..

Bir zamanlar maziye bak..


Bu model çok bildik ve tanıdık değil mi, para valizlere doldurulur, elden götürülüp verilir, kayıt, belge olmaz, paranın bir bölümü amaç için harcanır, bir bölümü önde gelen birkaç kişi arasında kişisel servete dönüştürülerek buharlaştırılır, bu model Türkiye’de üretildi, geliştirildi ve çok kullanıldı, Bosnada, Deniz fenerinde,son olarakta Somali de,bu yağmalanan para aslında kimin? tabiki Türk halkının parası, yani yırtılan hacı bekir'in yakası.

Recep efendi de rahmetli Özal'a özenip bir koyup üç almayı umuyor sanırım,ama aynen Özal gibi üçün birini alacağı kesin Ülke adına, malum Recep pazarlama ve satış konusunda uzman,ülke menfaatlerini bir kenara bırakıp kendi menfaatini ön plana çıkarabilir her zaman olduğu gibi.

Ne güzel iş,demokrasi masalları altında ülkeyi yerle bir et, yak yık, ne alt yapı bırak nede üst yapı, sonra tüm bunları yeniden yapmaya talip ol, Arap baharı hayalini görenler at kıçında sinek olmaktan öteye geçemezler, beş yüz şakşakçı ile kahraman olunmuyor maalesef...


Tufan Genç

1 Eyl 2011

1 Eylül Dünya barış günü...

Bir ülkenin mutluluğu için,diğer ülkelere zulüm ediliyorsa eğer, Göz yaşı varsa çocukların gözlerinde, kan bulaşmışsa ana'ların eteğine, hırslarımız insanlığın önüne geçiyorsa eğer Dünya barışından söz etmek mümkün değildir..